Yapay Bir Fırça Darbesi: Yapay Zeka Ürünü Eserlerin Ardındaki Meçhul Sanatçılar ve Telif Hakkı İkilemi

Hukuki Jenga Oyunu

 

Milattan önce 22. yüzyılda antik Sümer hükümdarı Ur-Nammu, akıl ve vicdan yoluyla neden sonuç ilişkisine dayalı ilk hukuk kanunlarını tasarlamıştır ve bu, içtihatlara yönelik bir yapı taşı olarak değerlendirilebilmektedir. Birçoğundan biri gibi bu, çoğu hukuksal altyapının temelini oluşturmuş ve insanlık geliştikçe, ünlü fiziksel beceri oyunu Jenga’ya benzeyecek suretle gelişim blokları, bunun üzerine istiflenmiştir.

 

Uzun bir süre sonra bu üst üste koyma, modern hukuk sisteminin temelini oluşturmuş ve söz konusu temel, gelişen teknoloji için kapsamlı bir mevzuat oluşturmak amacıyla çeşitli alanlara ilişkin daha fazla blok eklemeye yetecek kadar “güçlü” kalmıştır.

 

Bu ek blokların çoğu, fikri mülkiyetin her birisi ayrı bir tartışma konusu olan çeşitli yönleriyle ilgilidir, ancak bu makale, telif hakkı kanununun tarihsel gelişimine ve mevcut mücadelesine odaklanmaktadır.

 

Bu konuya dikkat verilmesi, metinlerin çoğaltılmasının kolay hale gelmesini sağlayan matbaa ile başlamıştır. Ancak telif hakkıyla ilgili ilk yasal düzenleme olan Anne Yasası‘nın yazarların haklarını korumak için yürürlüğe girmesi 200 yılı aşkın bir süre almıştır.

 

Bu çoğaltma bununla da sınırlı kalmamış ve fotokopi, radyo, televizyon, kamera gibi çeşitli teknolojik gelişmelerle çeşitlenmiş ve katlanarak gelişen teknolojiye ayak uydurmak git gide zorlaşmıştır.

 

Bu gelişmelerle neredeyse eş zamanlı olarak, o Jenga kulesinin tepesine Berne sözleşmesi gibi fikri mülkiyetlerle ilgili kanunlar konmuştur, ancak kuleyi sallamaya başlayan şey son on yılın yenilikleridir ve bu Hukuki Jenga artık bu yeni oyuncunun, Yapay Zekanın hamlesiyle çökebilir.

 

On Parmağında On Marifet Olan Yeni Çocuk

 

Şiir yazabilir, beste yapabilir, resim çizebilir, blog yazabilir, kod yazabilir, hastalıkları teşhis edebilir ve daha birçok şeyi ara vermeden yapabilir. Ancak bunu nasıl yaptığını ve neden mevcut telif hakkı mevzuatına çığ gibi düştüğünü anlamak için yapay zekanın nasıl çalıştığını anlamamız gerekiyor.

 

Büyük veri kümelerini akıllı, yinelemeli işleme algoritmaları ile birleştirerek, analiz ettiği verilerdeki kalıplardan ve özelliklerden öğreniyor. Bir yapay zeka sistemi, bir dizi veri işlemeyi her çalıştırdığında, kendi performansını test eder, ölçer ve ek uzmanlık geliştirir. Yapay zeka hiçbir zaman ara vermeye ihtiyaç duymadığından, herhangi bir sayıda görevi son derece hızlı bir şekilde yürütebilir, her bir bilgiyi çok kısa sürede öğrenip kaydedebilir ve başarmak için eğitildiği her şeyde son derece yetenekli hale gelebilir.

 

Bu makale yapay zekanın sanatçı tarafına odaklandığından, yapay zeka tarafından üretilen görsel sanatı ilgilendiren iki ayrı ama birbirine bağlı konudan bahsetmek gerekiyor.

 

Yapay zeka tarafından bir insan kullanıcının girdisi aracılığıyla oluşturulan görseller

 

Halihazırda, Yapay Zeka’nın sizin için sanat yaratmasını sağlamak için kullanılan bir avuç platform var ve en popüler üçü Midjourney, Dall-E ve Stable Diffusion. Bunları kullanarak zihninizde örneğin “Tom ve Jerry Jüpiter’de bilardo oynuyor” gibi bir sahne yazabilirsiniz ve bu, aklınızdaki şeye yakın bir şeye benzeyen bir görüntü sunar.

Yapay zeka tarafından üretilen bir sanat eserinin sahipliği tartışılsa da, sahibine eser için bir telif hakkı değil de bir ödül getiren birkaç eser mevcut ve en ünlü örneklerden biri Jason M. Allen’ın aşağıda gösterilen Théâtre D’opéra Spatial eseri.

Théâtre D’opéra Spatial, Yapay Zeka tarafından çizilmiştir.

İnanması çok zor olsa da, hiçbir insan bu görüntüyü yaratmak için kılını bile kıpırdatmamıştır ama Midjourney, Allen’ın hayal gücüyle yapmıştır. Dorsey & Whitney LLP’den Ryan Meyer’e göre, “Yapay Zeka sanat yaratamaz, ancak yeni sanat eseri yaratmak için genellikle diğer insanların sanat eserlerini taklit eder ve hatta reprodüksiyonlarını içerir. Bu yeni sanat eseri, izinsiz bir türev olabilir ve bu bir ihlaldir. Yapay zeka aynı zamanda bu resmin bir kopyasını da saklıyorsa bu da bir ihlaldir. Diğer bir konu ise sanat eseri genel olarak telif hakkı yasası kapsamında yer alırken, yapay zeka tarafından üretilen sanat eseri için gerekli olan bilgisayar teknolojisinin patent yasası kapsamında korunabilir olmasıdır. Yapay zekaları korumak için yeni şekillerde kullanılan patent yasasını ve sanat eseri oluşturmak için kullandıkları yöntemleri incelemeye başlayabiliriz”.

 

ABD Telif Hakkı Bürosu, mevcut telif hakkı yasası telif hakkı koruması için insan yazarlığını gerektirdiğinden, Yapay Zeka tarafından oluşturulan sanat eseri için bir eser sahibine telif hakkı vermeyi halihazırda reddetmiştir. Bu, yapay zeka tarafından üretilen bir buluş için patent başvurusunda Yapay Zekanın buluş sahibi olarak gösterilmek istendiği Dabus Davası ile tanınan Stephen Thaler’ın bu sefer de Yapay Zekanın aşağıda gösterilen eserin telif hakkı sahibi olarak kaydedilmesiyle ilgili davadır.

A Recent Entrance to Paradise, Yapay Zeka tarafından çizilmiştir.

Bu sonuç, mevcut yasalara göre yapay zeka tarafından üretilen sanatın sahibi olmadığı anlamına gelir. Bu, mevcut mevzuat üzerindeki ilk yükü oluşturur, çünkü Yapay Zeka tarafından üretilen sanatın sahibi yoktur, ancak bu durumda kodun bir sahibi vardır, bu nedenle bu tür eserlerin mülk sahibinin izini sürmek nispeten mümkündür.

 

Bu durum, kabaca insanlar kadar veya insanlardan daha akıllı olan bir yapay zeka anlamına gelen genel yapay zekanın yaratılması fikri ile çok daha karmaşık hale gelmektedir. Bu konudaki pek çok teorisyen arasından, British Columbia Üniversitesi’nden Jeff Clune, Yapay Zeka Oluşturan Algoritmalar – yani AI-GA: sonsuza kadar öğrenebilen açık uçlu algoritmalar fikrini öne sürmektedir. Clune’a göre, bir AI-GA aracılığıyla genel bir Yapay Zeka oluşturmak mümkündür. Yapay genel zeka (AGI), makinelerin insanlara çok benzer şekilde kavramalarına, öğrenmelerine ve entelektüel görevleri yerine getirmelerine izin veren zekası olarak tanımlanabilir. Bu, yeterince zeki bir yapay zekanın, konuyla ilgili olduğu için, örneğin bir resim çizmek gibi görevleri yapmak için kodu hem kodlayabileceği hem de yürütebileceği anlamına gelmektedir.

 

Bu, mevcut telif hakkı yasasına ikinci ve çok daha karmaşık bir yük getirmektedir: kendi başına durmadan çalışan, takip edilemeyen kodlar dizisi. Her gün anbean çok sayıda içerik oluşturan ve bunu internette yayınlayan bir kod hayal edin. Bu da binlerce, hatta milyonlarca “eser”in dünyanın dört bir yanında dolaşması, binlerce esere tecavüz etmesi ve sanatçıların fikirlerini hiç ara vermeden çalması anlamına geliyor.

 

Bu tüketim çağında bu hem sanatçılar için hem de sanatseverler için zor, ancak şimdilik, bu tür kendi kendine çalışan yapay zekanın gerçekleşmesi çok yakın gelecekte mümkün görünmediğinden ve fikri mülkiyet düzenlemeleri mevcut gelişmeleri zar zor yakaladığından, bu ikinci senaryo ertelenebilir.

 

Yukarıda belirtildiği gibi, ABD’nin yanı sıra örneğin İspanya ve Almanya da yargı sistemi bakımından bu konuda hala sabit görüşte, ancak görünüşe göre bu durum yeterince uzun sürmeyecek.

 

Yapay olsa da cevaplaması zor soruları gündeme getirecek kadar zeki

 

Günümüze kadar insanlar, toplumların kavrayışını gerektirmeyen şeyler yaratmışlardır. Ancak, hepsi kanunla korunmuştur. Fikri mülkiyet alanı bu sefer ise muğlaklıkla uğraşmakta ve sorular beraberinde soruları getirmektedir. Örneğin, uygun şekilde korunması mümkün olsa bile, yapay zeka tarafından üretilen bir sanat eseri, telif hakkı korumasına layık olmalı mı, olmamalı mıdır?

 

Öyleyse, telif hakkı makinenin kendisine mi yoksa geliştiriciye mi ait olmalıdır? Daha da iddialı bir soru sormak gerekirse, hak kamunun mu olmalıdır?

 

Bu yazıyla halihazırda var olan Yapay Zeka teknolojisi ve bunun ürettiği eserlerin hak sahipliği kavramı için mevzuatların ve teorilerin güncel durumu irdelense de konu muğlaklığını halen koruyor ve belki de bu konuya bir açıklığın gelmesi, Anne Yasası’nın yürürlüğe girmesi gibi bundan yıllar, hatta asırlar sonrayı bile bulabilir.

 

Thaler, Yapay Zekanın çalışmalarının hukuksal zeminde kabulünü sağlama konusunda oldukça ısrarlı olsa da, Yapay Zekanın kendisi yakın gelecekte çok daha ısrarcı olacak ve biz de neler olacağını ancak seyredip göreceğiz.

Simaj Patent Logo