Tasarım Korumasında Yeni Dönem: AB Tasarım Reformu ile Değişen Kurallar

AB Tasarım Korumasında Yeni Dönem Başlıyor
Avrupa Birliği, tasarım hukukunda uzun süredir kapsamlı bir reform gerçekleştirmemişti. Ancak teknolojinin hızlı gelişimi ve dijitalleşmenin günlük hayatı şekillendirmesi, mevcut düzenlemelerin çağın ihtiyaçlarına cevap vermesini zorlaştırdı. Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, 3D baskı gibi yenilikçi teknolojilerin yanı sıra döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik kavramlarının önemi, tasarım koruma alanında hem teknik hem de kavramsal anlamda bir dönüşümü kaçınılmaz kıldı.
AB de bu değişime kayıtsız kalmadı. Nihayet, uzun zamandır beklenen Avrupa Birliği Tasarım Tüzüğü’nün (EUDR) 2024/2822 sayılı yeni versiyonu, 1 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi. Ancak bazı hükümler — özellikle tasarımların gösterimleriyle ilgili düzenlemeler ve ikincil mevzuat gerektiren kısımlar — 1 Temmuz 2026’dan itibaren uygulanmaya başlayacak. Öte yandan, Avrupa Birliği Tasarım Direktifi’nin (EUDD) yeniden düzenlenmiş hali, 8 Aralık 2024 tarihinde yürürlüğe girdi. Ancak, AB ülkelerinin bu düzenlemeyi kendi ulusal hukuklarına uyarlamaları için 36 aylık bir süreleri var. Yani bu değişikliklerin ulusal düzeyde hayata geçmesi için son tarih 9 Aralık 2027.
Tasarım Dilinde Yenilikler: Yeni Tanımlar
Tescilli Topluluk Tasarımı ve Tescilsiz Topluluk Tasarımı, artık yeni isimleriyle karşımıza çıkıyor: Tescilli AB Tasarımı (Registered EU Design – REUD) ve Tescilsiz AB Tasarımı (Unregistered EU Design – UEUD). Eski tasarım başvuruları ve tescilleri ise ekstra bir işlem yapılmadan, yeni AB tasarım sistemi içinde yerini aldı.
Tasarımlar artık sadece durağan şekil ve görünüşle sınırlı değil; animasyon da tasarım tanımının içine dahil edildi. Animasyon, tasarımda kademeli ve ardışık değişiklikler anlamına geliyor. Bu değişiklikler bazen tasarımın temel kimliğini koruyor, bazen de tamamen yeni bir görünüm ortaya çıkarıyor. Böylece hareketli grafikler, dijital efektler ve kullanıcı arayüzlerinde gördüğümüz dinamik geçişler gibi modern tasarımlar artık hukuki koruma altına alınabilecek. Dijital tasarım alanındaki yaratıcı çalışmalar böylece çok daha güçlü korunacak.
“Ürün” tanımı da artık sadece fiziksel nesnelerle sınırlı değil; fiziksel formu olmadan var olan ürünler de tasarım koruması kapsamına alınıyor. Bu değişiklik, dijital çağın ihtiyaçlarına doğrudan yanıt veriyor. Sanal ürünler, dijital ortamlar, sanal ve arttırılmış gerçeklik tasarımları da tasarım hukuku korumasına dahil oldu. Ancak bilgisayar programları hâlâ tasarım korumasının dışında tutuluyor.
Bu genişleme sayesinde sadece geleneksel ürünler değil, aynı zamanda dijital ve karmaşık yapılı ürünler de tasarım hukuku korumasına kavuşuyor.
Tasarım Haklarında Yeni İşaret: Ⓓ Sembolü Sahneye Çıkıyor
Avrupa Birliği, tasarım haklarının tanıtımı ve kullanımını daha görünür kılmak için yeni bir adım attı. Artık tescilli tasarımlar, tıpkı markalar için ® ve telif hakkı için © sembolleri gibi, tasarım için de Ⓓ işaretiyle korunacak ve tanınacak.
Bu sembol, sadece tasarım hakkı sahipleri ya da onların açık izniyle kullanılabilecek. Böylece, olası ihlallerin önüne geçmek ve tasarım koruması konusunda toplumda farkındalık yaratmak hedefleniyor.
Başvuru Sürecinde Yeni Kurallar: İşler Artık Daha Kolay
Tüm AB tasarım başvuruları sadece EUIPO’ya doğrudan yapılacak. Bu uygulama, süreci sadeleştirirken ulusal ofisler üzerinden yapılan dolaylı başvuruların yol açtığı gecikme ve karışıklıkları ortadan kaldırıyor.
Bir başka önemli değişiklik de çoklu başvurularla ilgili. Önceden birden fazla tasarım tek bir başvuru altında sunulacaksa, hepsinin aynı Locarno sınıfına ait olması gerekiyordu. Bu kısıtlama rafa kaldırıldı. Yeni uygulama ile beraber farklı sınıflarda yer alan tasarımlar, tek bir başvuruda toplanabilecek. Geniş ürün yelpazesiyle çalışan tasarımcılar için ciddi bir esneklik sağlanmış oluyor.
Tabii her şey serbest değil; yeni sistemle birlikte çoklu başvurular için bir üst sınır getirildi. Artık en fazla 50 tasarım bir başvuruya dahil edilebilecek. Bu da hem işlemlerin daha kolay yönetilmesini sağlayacak hem de başvuru sahiplerini tasarımlarını daha planlı bir şekilde gruplamaya teşvik edecek.
Yeni düzenleme ile, tescil ve yayım ücretleri tek bir başvuru ücretinde birleştirildi.
Yayın ertelemesi artık yayın ücreti ödenmesine bağlı olmadığı için tasarım sahipleri yayını ödeme yapmayarak engelleyemeyecekler. 1 Mayıs 2025’ten itibaren yapılan AB tasarım başvurularında, erteleme süresinin sonunda yayının gerçekleşmesini önlemek isteyen başvuru sahiplerinin, bu süre dolmadan en az üç ay önce tasarımdan vazgeçmeleri zorunlu hale getirildi.
Yenileme Ücretleri
Yenileme ücretleri, beşer yıllık dönemler halinde kademeli olarak artmaya devam ediyor. Ancak yeni sistemde, bu artışlar önceki uygulamaya kıyasla çok daha belirgin ve ciddi bir boyut kazanmış durumda. Koruma süresi uzadıkça, yenileme ücretlerindeki yükseliş önemli ölçüde hızlanıyor ve bu da başvuru sahipleri için daha stratejik kararlar alınmasını gerektiriyor.
Bu yaklaşımın temel amacı, tasarım koruma sistemini daha dinamik ve sürdürülebilir kılmak. Böylece yalnızca gerçek ekonomik değeri olan ve aktif olarak kullanılan tasarımların korunması teşvik ediliyor.
Görünürlük Kriterinde Esneklik
Önceki uygulamada, bir tasarımın korunabilmesi için tasarım özelliklerinin ürünün kullanım sırasında görünür olması gerekiyordu. Ancak yeni düzenleme ile bu kriter önemli ölçüde değişti. Artık bir tasarımın korunması için, söz konusu özelliklerin belirli bir anda ya da kullanım durumunda görünür olması şart değil; başvuru sırasında açık ve net şekilde sunulmuş olması yeterli kabul ediliyor. Bu yeni yaklaşım, başvuru sırasında sunulan görsellerin önemini daha da artırmış durumdadır.
Ancak birleşik ürünlerin parçaları için önceki görünürlük kriteri devam ediyor. Bu tür parçalar hala normal kullanım sırasında görünür olmalı.
Onarım Klozu (Repair Clause): Tasarım Korumasının Sınırları (Tüzük: 1 Mayıs 2025, Direktif: 9 Aralık 2032)
Avrupa Birliği Tasarım Reformu ile birlikte uzun süredir geçici bir hüküm olarak uygulanan “onarım klozu”, kalıcı hale getirildi ve kapsamı daha da netleştirildi.
Yeni düzenlemeye göre, birleşik bir ürünün parçası olan ve yalnızca onarım amacıyla kullanılan bir bileşenin, tasarım koruması sınırlandırıldı. Ancak bu muafiyetin geçerli olabilmesi için önemli bir şart getiriliyor: Yedek parçanın tasarımı, orijinal parçanın görünümünü birebir yansıtmalı. Başka bir deyişle, tasarım “must match” – yani “aynı görünümde olmalı” ilkesine uygun olmalı. Bu sayede parçanın tek amacı, ürünün eski halini geri kazandırmak olarak değerlendirilir; herhangi bir estetik fark veya yenilik, koruma dışı kalmayı engelleyebilir.
Ancak uygulama bununla sınırlı değil. Bu parçaları üreten ya da satan firmalar, ürünün ticari menşei ve üretici bilgilerini de açıkça belirtmek zorundadır. Bu bilgi ürünün üzerinde, mümkün değilse ambalajında ya da birlikte sunulan belgelerde açık şekilde yer almalı.
Bu değişiklik sayesinde AB genelinde uygulama birliği sağlanması hedeflenirken, yeni Direktif (Madde 19) üye devletlere, bu kuralı ulusal mevzuatlarına dahil etme yükümlülüğü getiriyor. Ancak 9 Aralık 2032’ye kadar sürecek 8 yıllık geçiş dönemi boyunca, mevcut tasarımlar yedek parçalarda tasarım korumasından yararlanmaya devam edecek.
Tasarım Sunumunda Yeni Dönem: Görseller, Video ve 3D ile Daha Etkili Temsil (1 Temmuz 2026)
AB Tasarım Reformu ile birlikte, başvurularda 7 görsel sınırı kaldırılıyor. Artık video ve 3D dosya formatları da kabul edilecek. Bu sayede özellikle dijital ve hareketli tasarımlar çok daha etkili şekilde sunulabilecek.
Yeni sunum formatları yalnızca başvuru aşamasında değil, olası ihlal davalarında da tasarımın kapsamını ve ayırt edici niteliklerini net biçimde ortaya koyarak güçlü bir rol oynayacak. Uygulama, Temmuz 2026’da yürürlüğe girecek ikincil mevzuatla birlikte netleşecek.
Tasarım Korumasında Yeni Güçlendirmeler
Yeni AB tasarım reformu, teknolojik gelişmelere ayak uydurmak için tasarım hakkının sınırlarını ve uygulama gücünü önemli ölçüde genişletiyor. Özellikle 3D baskı ve yapay zekâ destekli üretim süreçlerinin hız kazanmasıyla, tasarımların dijital ortamda izinsiz kopyalanması daha da kolaylaştı. Bu nedenle, artık bir tasarımı içeren yazılım veya dijital ortamların yalnızca kopyalanması değil, bir ürünün çoğaltılması amacıyla oluşturulması, indirilmesi veya erişime açılması da doğrudan tasarım hakkı ihlali olarak değerlendiriliyor.
Ayrıca, reform transit ürünler konusunda da önemli bir yenilik getiriyor. Artık yalnızca AB pazarına sunulan ürünler değil, AB sınırlarından transit geçiş yapan ürünler de incelemeye tabi tutulabilecek. Eğer bu ürünler korunan bir AB tasarımıyla aynı (ya da neredeyse aynı) bir görünüme sahipse bu hak ihlali sayılabilecek.
Ancak dikkat çekici bir istisna da mevcut: Eğer tasarım, transit yapılan ürünün varış ülkesinde korunmuyorsa — yani tasarım sahibi orada bu ürünü durdurma hakkına sahip değilse — bu geçiş bir ihlal olarak kabul edilmeyecek.
Sonuç:
Reform, üye ülkeler arasındaki farklı tasarım koruma sistemlerini tek, modern ve uyumlu bir yapıda birleştirerek, tasarım sahiplerine daha erişilebilir ve etkili bir koruma sunuyor. Dijitalleşme, yapay zekâ ve 3D baskı gibi çağımızın hızla gelişen teknolojilerinin getirdiği yeni zorluklara cevap verecek şekilde tasarım hakları güçlendiriliyor. Böylece, AB içinde tasarım ihlallerinin önlenmesi ve tasarımcıların haklarının korunması daha sistematik ve sürdürülebilir bir hal alıyor.